17 Eylül 2016 Cumartesi

Schnitzler'in Rüyası: Traumnovelle ve Eyes Wide Shut

"Kendisine karşı mücadele etmenin imkânsız olduğu biricik öge, aşkın kayıtsızlığa dönüşmüşlüğüdür."  -Günce, Arthur Schnitzler-

Arthur Schnitzler

1. Schnitzler ve Freud

Avusturyalı yazar Arthur Schnitzler (1862-1931) tıp tahsili gördü, babası da doktordu. Bir süre pratisyen hekim olarak çalıştı, sinir hastalıkları üzerine ihtisas yaptı. Oyunlarından kazandığı başarı üzerine kendini yazmaya verdi. Bu süreçte psikolojiyle de ilgilendi. 19. yüzyıl sonu psikoloji ilmi Sigmund Freud ile yeni bir boyut kazanmıştı. Psikanaliz denilen bu boyutla insanın en mahrem sırlarını barındırdığı iç dünyası araştırmalara konu olmaya başlamıştı. Schnitzler oyunlarında ve öykülerinde kullandığı psikanalitik ögeler vesilesiyle Freud'la mektup arkadaşlığına başladı. Özellikle Traumnovelle'de (Rüya Roman) içebakış yönteminin izlerini görmesi Freud'u sarstı. Freud, kendisinin yıllarca aradığı, uzun analizler ve tecrübelerle elde ettiği bilgiye Schnitzler'in kendiliğinden, sadece yazarlık sezgisi ile ulaşmasına hem hayranlık duydu hem de onu kıskandı. Mektup arkadaşlıkları uzun bir süre boyunca kişisel tanışmaya dönüşmedi. Çünkü Freud, Schnitzler'de öteki kimliğini, hayaletini görmüştü ve bir nevi kendisiyle karşılaşmaktan ürkmüştü.

Arthur Schnitzler (üstte) ve Sigmund Freud (altta). 

Freud, "İnsan psikanalizi önce kendi bedeninde öğrenir, kendi kişiliğini inceleyip araştırarak." der. Bunu Schnitzler'in kendisinde bıraktığı etkiyle söylemiş olsa gerek. 'Hayatı tam anlamak isteyenlerin bilimin ötesine geçip sanatçılara başvurmaları gerektiği' fikri de Freud'da bu süreçte oturmuş olmalıdır.


2. Sefil Sürtük

Schnitzler 1915'te şöyle demiştir: "Ben kadın ile erkek arasındaki ikişkide hep erkeğin tarafını tuttum." Gerçekten bu konuda hiç ilerici bir zihin yapısına sahip değildir. Schnitzler Aktris Marie Glümer'e (Mizi) aşıktı. Mizi'nin ilk aşığı değildi ve bu durum onu tarif edemediği bir şekilde içten içe yiyip bitiriyordu. Kadının bir turnesindeki aşk macerasını öğrenmesiyle iyice çılgına döndü. "Ben soylu, güvenen aldatılmış olarak dolaşıp duruyorum ortalıkta; o ise yaşadığı olayı hayatını mutsuzlaştırarak ödemek zorunda kalan sefil bir sürtük olarak. Ama elbette bunun tam tersi de olabilirdi." Schnitzler'in bu sözündeki izleri Traumnovelle'de ve ondan uyarlanan Eyes Wide Shut filminde görmek mümkün. 


Marie Glümer (Mizi)

Schnitzler ile Mizi arasındaki kıskançlık kavgaları, hakaretler, şiddet hiç bitmedi. Schnitzler'i en çok sarsan şey ise yaşam tarzı ile zihnindeki bu fikirlerin çelişkisi. Tahsil, statü, saygınlık; hiçbiri bu ilkel duygulardan koparamamıştır onu. Bu noktada kişisel bir id-ego-süperego kurgusu oluşturmaya başlamıştır. Yazarın 20 yılda yazabildiği kitabı Traumnovelle (Rüya Roman) bu psikanalitik düzlemde ele alınmalıdır.

3. Türkçe'de Schnitzler

Traumnovelle kitabıyla ilgili bilgi vermeden önce Türkiye'de az tanınan ve az kitabı çevrilmiş olan Schnitzler'in Türkçe'ye çevrilen eserleriyle ilgili bir bölüm eklemekte fayda görüyorum. En eskisi 1939 yılına ait olan Yahudi Düşmanları yahut Profesör Bernhardi kitabıdır. 1944'de MEB çevirisi Gönül Eğlencesi isimli tiyatro eseri yayımlanmıştır. De Yayınevi de 1963'te Yeşil Papağan isimli oyununu çevirmiştir. Prof. Dr. Gürsel Aytaç, Çağdaş Alman Edebiyatı isimli kitabında Schnitzler'in edebî yönünü ele alıp eserlerini kısaca tanıtmıştır. Akademisyen Semahat Yüksel, Kültür Bakanlığı'ndan çıkan Arthur Schnitzler'in Hikâyelerinden Seçmeler kitabını hazırlamıştır (1983). Bu kitapta Schnitzler'in 11 öyküsü yer alır. Traumnovelle ilk olarak 1995'de Milliyet Yayınları'nca Rüya Roman olarak yayımlandı. Aynı kitap 2004'te Adam Yayınları tarafından Düşsel Öykü ismiyle basıldı. Son olarak 2012'de Bordo Siyah Yayınları Veysel Atayman'ın burada araklayarak kullandığım güzel önsözü ve Genç Osman Yavaş'ın çevirisi ile bastı. 

Semahat Yüksel'in Arthur Schnitzler'in Hikâyelerinden Seçmeler çevirisinin önsözünden:

"Schnitzler'in eserlerinde çok sık rastlanan ve yer yer de birbirinin içine giren 'eros', 'ölüm', ve 'evlilikte ihanet' motifleri ile insanın fragman oluşu sembolize edilir. Hedef ise hayat ve insan konusunda sahte perdeleri aralayıp hakikatı ortaya çıkarmaktır. Yazarın görüşüne göre, insan konusunda gerçek, onun zavallı ve aciz oluşudur. Bunun için eserlerinde olayların karşısında direnen veya üstesinden gelebilen, kendi hayatına yön verebilecek kadar güçlü kahramanlara rastlanmaz. Çizilen tipler hep çaresiz, kaderin elinde oyuncak olan çoğu zaman bir varlık gösteremeyen kimselerdir. Basit, ufacık tesadüflerle hayatlarının akışı değişebilmekte, önceleri küçük gördükleri, başkalarında ayıpladıkları şeyleri bir zaman sonra kendileri de rahatlıkla yapar seviyeye düşmektedirler."

4. Traumnovelle (Rüya Roman)
Traumnovelle'de tek çocuklu burjuva bir çift var. Adam bir doktor (Schnitzler gibi). Kadın çok genç yaşta adamla evlenmiş. Bir baloya giderler ve hem erkek hem kadın bu baloda karşı cinslerle ufak flörtleşmeler yaşarlar. Döndüklerinde öylesine konuştukları bu durum bir tartışmaya dönüşür. Kadın evlendiğinde bakiredir ancak adam şunu anlar ki başka erkeklere karşı hiçbir zaman hissiz kalmamıştır. Kadın birkaç yıl önce otelde bir subayla karşılaştığını, sadece bakıştıklarını ve o anda gel dese tüm her şeyi bırakıp onunla gidebileceğini hissettiğini söyler. Subay otelden ayrıldığında rahatladığını ve evliliğine daha büyük bir anlamla sarıldığını ifade eder. (Burada hem anlık bir duygusal heyecanın getirebileceği yıkım, hem de bu ihtimale rağmen insanın sürdürmeye çalıştığı bir inşa var). Bu itiraftan sonra adam bir hastasıyla görüşmek üzere dışarı çıkar, bazı yerlere uğrar (kitapta fahişe bir karakter vardır ve adı Mizi'dir!) ve bir arkadaşı aracılığıyla gizli bir tarikat toplantısına gider. Burada grup seks yapan maske takmış kişileri izler. Ancak yakalanır. Ardından eve gittiğinde ise karısı gördüğü bir rüyayı anlatır. Rüyasında erken evlenmesi ve evliliği ile ilgili hissettiği bilinçdışı semboller vardır. Birçok kişiyle seks yapmaktadır ve içten içe kocasının bunu görmesinden ve acı çekmesinden zevk almaktadır.


5. Max Ophüls ve Stanley Kubrick
Schnitzler'in Reigen isimli skandal oyunu 1950'de Max Ophüls tarafından La Ronde ismiyle sinemaya uyarlandı. La Ronde birbiri içine geçmiş aşk hikâyelerini anlatır. Bu ilişkiler adeta bir çember (dönme dolap) yaratır. Hikâyeler arasındaki geçiş teknikleri, Ophüls'ün akıcı kamera kullanımı ve sinema anlayışı birçok kişiyi etkilemiştir. Ophüls'ün bir hayranı olan Stanley Kubrick (ne ilginçtir ki akıcı kamera kullanımı diyince akla o gelir), Schnitzler'i de bu yönetmen sayesinde keşfetmiş olmalı. 2001 A Space Odyssey'i çekerken okuduğu Traumnovelle'i filme çekme düşüncesi daha o dönemlerde oluşmuş. Eyes Wide Shut ismini de bizzat Kubrick koymuş. Eyes wide open deyimi, gözlerin ardına kadar (faltaşı gibi) açık olduğu bir durumu ifade eder. Filmin adı bu deyimin deforme edilmiş halini, yani bir çelişkiyi içeriyor: Eyes wide shut, gözler faltaşı gibi kapalı! Afişte de adamın gözleri kapalıdır. Kadın ise dışarıya arzu ile bakar.

Kubrick'in eklediği bazı sahneler, diyaloglar ve hikâyenin 20. yüzyıl New York'unda geçiyor olması dışında film kitabın birebir uyarlamasıdır. Ancak Kubrick özellikle tarikatın ayin sahnelerinde kitabın yazarı Schnitzler'i bile geride bırakan bir anlatım kullanmıştır. 

6. Schnitzler ve Kubrick İlluminatici mi?

Son dönemde komplo teorilerine meyilli ergen sosyal medya kullanıcılarının gizli tarikatler, illüminati, masonluk gibi konulardaki atıp tutmalarından Kubrick de nasibini aldı. Teoriye göre Kubrick filmi çektikten hemen sonra öldürüldü. Çünkü filmdeki ayin sahneleri ve sembollerle İlluminati'yi deşifre ediyordu.

Ayrıca filmde birçok gizli tarikat sembolü filan varmış (Tek gözü açık Nicole Kidman'lı afiş gibi mesela). Birincisi, film bir uyarlamadır ve uyarlandığı kitap 1907'de yazılmaya başlanmıştır. Schnitzler kostümlü, maskeli, dini ayin müzikli sahneleri aynen betimler. Schnitzler'in kurguladığı gizli tarikat belirli bir Avusturya burjuvazisini işaret eder. Cemaatin eski tarz bir dini arya kullanması, dini kıyafetler giymesi Avusturya burjuvazisinin ilerici hedeflerinden çark edişine, kendi içine kapanışına işaret eder. Hertha Krotkoff'a göre gizli tarikatin mavi-kırmızı-sarı renklerle bezeli kıyafetleri Avusturya-Alman Milliyetçi Birliğini kurma girişimlerine bir atıf olmalıdır. Burjuvazi feodal ritüellere geri dönmektedir. Elbette Kubrick kendinden çok fazla şey katarak bu sahneleri biraz uzatmıştır. Filmde okült sembollerin kullanıldığı da bir gerçektir. Filmi çekmek Kubrick'in 3 yılını almıştır ve her bir detayla yönetmen bizzat kendisi ilgilenmiştir.

İkincisi gerek kitapta gerek filmde rüya ve gerçek iç içe geçmiştir; sahnenin anlattığı şey insan zihnine, id'e yapılan bir yolculuktur. Maskelerle kim olduğumuzu gizlediğimizde yaptığımız her şey olağanlaşır. Aşk, kıskançlık, ego hepsi anlamsızlaşır. Kimlik önemli olmadığında geriye içgüdülerimizin yalın gerçekliği kalır. Bilinçaltımızda (rüyalarımızda) istediğimiz kişiyle seks yapabiliriz, istediğimizi arzulayabiliriz (id), ancak gerçekte bunları bastırmak, topluma karışmak zorundayız (süperego). Bu sahneler, daha sonra anlaşılacağı üzere aslında kadın karakterin maskeli, çok seksli, izleyicili rüyası ile örtüşmektedir.



7. İlişkilerin Zemini

Schnitzler'e göre kadın ile erkek arasındaki tüm sarsıcı unsurlara rağmen ilişkiler bir şekilde devam edebilmektedir. Veysel Atayman Rüya Roman çevirisinin önsözünde şöyle yazıyor: 
"Schnitzler 1905 tarihli günce notunda 'kendisine karşı mücadele etmenin imkansız olduğu biricik öge aşkın kayıtsızlığa dönüşmüşlüğüdür.' der. Aşkın bir ilgisizlik, umarsızlık ilişkisine dönüştüğü yerde geriye güvenilir ne kalabilir ki? Ya da soruyu şöyle sorabiliriz: Her şeye rağmen bir karı koca, iki sevgili arasında kalıcı temel bir güvenlik zemini bulmak mümkün müdür? Schnitzler buna bir cevap verir gibidir, ilişkilerin duygusal, heyecansal temelinin her şeye rağmen işliyor, sürüp gidiyor olmasıdır bu zemin. Romanın hemen başında karşımıza çıkan karı koca arasındaki gerilimin ya da sarsıntının güvenlik sigortası gibi bir şeydir bu zemin."


Nefret edilmesi gereken noktada çiftler birbirine daha fazla bağlanır, en derinde bir şey onları bir arada tutmaya devam eder. İlişkilerin devamını sağlayan bu gizil güç ne ola ki? Belki kimliksiz kalmak, sadece bir beden olmaktan duyulan bir korkudur. Belki ego ezilmeden veya doygunluğa ulaşmadan anlamını bulamıyordur.


8. Hiçbir Rüya Tümüyle Rüya Değildir

Traumnovelle ile Eyes Wide Shut arasındaki temel farklardan biri bitiş şekli. Traumnovelle'de tüm bu düşüncelerinin açığa çıkmasından sonra adam kadına şimdi ne yapacağız diye sorar. Kadın tüm bunlara rağmen bir arada kaldığımız için şükretmeliyiz der. Adam emin misin diye sorduğunda kadın şöyle der: "Tek bir gecenin hatta bütün bir insan hayatının gerçekliğinin bile onun en iç hakikâti anlamına gelmediğini sezebildiğim kadar eminim." Adam, hiçbir rüya tümüyle rüya değildir diyerek rüyaların zihnin yansıması olduğuna gönderme yapar. Kadının sanırım artık uzunca bir süre uyandık cümlesine karşılık adam sonsuza kadar diye ekler. Bu noktada kadın belki tüm ilişkilerin ve tüm hayatın üzerine kurgulanması gereken şu cümleyi söyler: "Geleceği hiçbir zaman işe karıştırmamalı." Filmde ise bu cümle yok. Bunun yerine kadın şunu der ve film biter: "Şu noktada yapmamız gereken çok önemli bir şey var; sikişmek." 


"Fuck" diyor esasında.
Kubrick bir umut ışığı bırakmış gibi veya bir anlam, heyecan katmak istemiş ilişkiye. Ancak kanaatimce bu son Schnitzler'in sevmeyeceği türden bir şeydi. Trier'in üç buçuk saatlik Nemfomanyak filminde film boyu olgunlukla kadını dinleyen kültürlü adamın filmin sonunda eli penisinde odaya dalıp "binlerce adama vermişsin" demesi gibi bir son. Traumnovelle'deki haliyle; geleceği hesaba katmamak, o anda bile bir temkinliliğin dışavurumu çok daha çarpıcı.



Kaynakça: 

Schnitzler, Arthur (2012), Rüya Roman, Bordo Siyah Yayınları, 1. Baskı, İstanbul

Arthur Schnitzler'in Hikâyelerinden Seçmeler (1983), Çev. Semahat Yüksel, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1. Baskı, Ankara


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder